Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum - Medal of Honor: Airborne
Burdasın: Forum => PlayStation => Medal of Honor: Airborne |
|
Feyzioglu (şimdiye kadar 296 posta) |
Kişisel çıkarların arka plana atıldığı bir şeyden bahsediyoruz bugün; Savaş. Sadece özveri ve cesaretle örülmüş kocaman bir duvar gibidir savaş, yıkılması hayli güç. Kendileri için değil, bayrakları, toprakları için kanlarını döken insanlar. Korku, acıma gibi duyguları artık kalplerinde barındırmayan askerlerden bahsediyoruz bugün, bulması hayli güç. Üstüne çevrilmiş silahı toprağın içine gömmeye, çocuğun yeni bir oyuncağı istemesi kadar hevesli. Cesaretinin bedelini düşünmeden, sonunu bilmediği bir filmi izler gibi adeta, heyecanlı ve bir o kadar da kararlı. Saniyelerin hayat kurtardığı, yere düşenin bir daha kalkamadığı bir oyundan bahsediyoruz bugün. Sonunda kaybedenin 'sağlık olsun' diyemediği, kazananın yitirdiklerini geri getiremediği bir düzen bu, kalıcı yaralar bırakan, gidenleri hatırlatan. Sular çekilene, topraklar tükenene kadar, insanoğlu elde etmenin yolunu hep bu oyunda arayacak. Biz ise, tetiği çekme sırasının kendimize gelmesini bekleyeceğiz, belki de ölmenin. Senelerdir oyun oynuyoruz, kendimizi oyuncu olarak adlandırıyoruz. Yukarıdaki atmosferi, duyguları kaç oyun yaşattı bize? Kaç tanesinde yanımızda ölen dostumuza üzüldük? Kaç tanesinde mermimiz bittiğinde bir yardım gelmesini bekledik? Kaç tanesinde acıma duygusunu yitirdik? Kısaca kaç tanesinde 'gerçek savaşı' yaşadık? Ben söyleyeyim; Medal of Honor: Allied Assault. Electronic Arts'ın 2002 yapımı bu şaheserini eminim ki hatırlamayan, oynamamış olan yoktur. İlk göz ağrımız denebilecek bir oyundu adeta. Oyuncuya gösterdikleri, film tadındaki anlatımı, hiçbir türde görülmemiş güzellikte açılış sahneleri ve tabi ki Omaha Beach. Gelmiş geçmiş en iyi bölüm olarak taçlandırılan, adeta okullarda ders olarak okutulması gereken Omaha Beach, ölümle yaşam arasında ince çizgiyi bize çok net bir şekilde gösteriyordu. Botların kapakları açıldığında, aslında Azrail'den hiç de uzak olmadığımızı anladığımız o an, yakınımıza düşen ve arkadaşlarımızın hepsinin ölmesine neden olan acımsız bombalar. Ve bir el ardından bizi ayağa kaldırıp cesaret veren, pes etmememizi söyleyen. Zafer yolunun zorlu engebelerini aşmanın neredeyse imkânsız olduğu, sadece bir ayna parçasının* hayatlarımızı kurtardığı seçimler. Şimdi ise, çok farklı bir şekilde, çok farklı bir dünyada, yine özgürlük için, ülkemiz için alıyoruz silahları elimize. Ama ne bu tuttuğum silah eski dostum, ne de bu bastığım toprak eski toprak. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını birazdan anlayacaksınız | |||
sfbvihgd (Ziyaretçi) |
1 |
Cevapla:
Bütün konular: 515
Bütün postalar: 6200
Bütün kullanıcılar: 478
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse