Kaan Eminoğlu Kişisel Blog
Yolunu Kaybedip Dünyaya Düşmüş Bir Serdengeçti

Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - TARİHİN EN BÜYÜK LİDERİ KİMDİR?

Burdasın:
Forum => Serbest Kürsü => TARİHİN EN BÜYÜK LİDERİ KİMDİR?
<- Geri  1  2  3 Devam -> 

Feyzioglu
(şimdiye kadar 296 posta)
19.12.2007 16:16 (UTC)[alıntı yap]
cunobag.tr.gg

diorki

Sistem liderinin niteliklerini kısaca tanımlayarak başlamak istiyorum. Sistem lideri oluşturduğu modelle kendisinden sonra da yaşayan, devamlı gelişim ve değişim gösteren bir kurum yaratır, bir sistem kurar. Sistem lideri, olağan dışı şartlarda da güçlü kişilik özelliklerini, kavrama, yargılama, değerlendirme niteliklerini koruyabilen ve yönetsel becerilerini uygulamaya koyabilen kişidir.



Sistem liderliğinde amaç; mevcut yapıyı olduğu gibi devam ettirmek değil, insanları peşinizden sürüklemek hiç değil, birlikte oluşturulan bir geleceğe ve hedefe doğru yürümek, yokluğunuzda da gelişerek devam eden bir sistem kurmaktır. Hedef lider olabilmek değil, lider kalabilmektir.



Konu sistem liderliği olunca Türkiye'nin ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sistem liderini anmadan, o büyük insandan alıntılar sunmadan edemem.



Bir ülkenin kötü talihini yenen, vatan ve millet bilincini oluşturan, tüm dünyanın saygı duyduğu, iç ve dış düşman güçlere karşın hala dimdik ayakta duran bir sistem kuran büyük önder Atatürk'ü bazı fikirleri ile gündeminize getirmek istiyorum.İşte gerçek sistem liderinin bazı yorumları:



"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... ikinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle "ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal Odur!"



"Zafer," Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı ise " Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım" diyebilenindir."



"Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim."



"Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz."



"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."



"Milletimi şimdiye kadar söylediğim sözlerle ve hareketlerimle aldatmamış olmakla gurur duyuyorum."



Bir röportajda "Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz ?" diye sorulduğunda Atatürk : "Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Davet gelirse düşünürüz."yanıtını verir. BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke Türkiye olur.



Atatürk'ün 84 yıl önce 6 Mart 1922 tarihinde yaptığı meclis konuşmasında sanki günümüzde yaşananları görür gibi yorumlarıyla, gerçekleri vurgulayıp, doğruları gösterişini hayretle ve şaşkınlıkla okudum. Günümüzdeki gelişmelere yönelik değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. Bakınız ne diyor büyük önder : " Türkiye'yi yok etmeye girişenler, Türkiye'yi ıslah etmek, uygarlaştırmak gibi bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına sızmışlardır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin; en çok da yöneticilerin zihinleri bozulmuştur. Durumu düzeltmek, insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek gibi düşünceler ortaya çıkmıştır. Oysa... Hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir."



Atatürk için söylenmiş övgü dolu, gurur veren, çoğunu bildiğiniz sayısız yorumlardan bazılarını sunmak istiyorum.



Yıl 1938, General Mc Arthur'un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır, yanında duran yüz yirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der: "Şu anda hiç birinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim."



İTÜ'den emekli Prof Dr. Münir ÜLGÜR 1949 yılında ünlü bilim adamı Einstein ile ABD'de yaptığı görüşmeyi şöyle anlatıyor:" ABD Philadelphia'da çalıştığım dönemde Einstein'ın da Princeton Üniversitesi'nde olduğunu biliyordum. 1949'da bir gün üniversitedeki sekreterine telefon ettim ve görüşme istediğimi bildirdim. Hiç beklemediğim bir şekilde, hemen kabul ettiler. Bizi hemen kabul etmesinin sebebi benim Atatürk'ün evladı olmamdı. Konuşmalarımız sırasında da Atatürk'ü kastederek, "Siz biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz" dedi. 1933 Üniversite Reformu sırasında Atatürk'ün kendisinin de Türkiye'ye gelmesini istediğini söyledi...(Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknoloji Dergisi)



Yıl 1977. Atatürk karşıtı oluşuyla, bu yönde mücadele edişiyle tanınan ve Atatürk'ün ölümünden yıllar sonra kaleme aldığı satırlarla gördüğü doğruları dürüstçe itiraf eden Zekeriya SERTEL'in " Hatırladıklarım" isimli kitabından alıntılar yaptığım, ilginç yorumları şöyle:



"... O vakit vicdanımla bir hesaplaşma gereğini duydum. Sağlığında biz bu adama karşı hürriyet ve demokrasi savaşı yapmıştık. Onu, demokrasi ve hürriyet getirmediği için adeta suçlu sayıyorduk! Onun hareketlerini diktatörce buluyorduk! Çünkü o vakit ormanın içindeydik. Ağaçları görüyorduk ama ormanı bütün büyüklüğüyle göremiyorduk. Şimdi geçenleri daha aydın görebiliyordum.



Atatürk memleketin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatında büyük devrimler yapmıştı. Halifeliği ve padişahlığı yıkmış, yerine bir cumhuriyet rejimi getirmişti.



... Şapka ve yazı devrimleri, tekkelerin kaldırılması, birçok kötü geleneklerin yıkılması bazı kimseleri tedirgin etmişti...



... Hitler ve Mussolini biçiminde bir diktatörlüğe gitmedi. Kişi yönetiminden çok meclis egemenliğine, yani halk egemenliğine önem verdi. Bütün koşullar onun Doğulu bir diktatör olmasına elverişliydi. Fakat asker olmasına rağmen yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite kurdu. Bu otorite korkuya değil, sevgiye dayanıyordu .



... Nazım Hikmet en devrimci şiirlerini onun döneminde yazdı... Zaten büyük adamlar ancak ölümlerinden sonra anlaşılır Onun için Atatürk dün de büyüktü, bu günde büyüktür, yarın da büyük kalacaktır."



1996 yılında Haiti Cumhurbaşkanı vasiyetinde mezar taşına yazılmasını istediği şu metni bırakmıştır: " Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm."



2000 yılında ABD Başkanı milenyum mesajında Atatürk için " Bu gün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir."demiştir.



2006 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Song Aiguo bir gazetede yayınlanan röportajda Atatürk için bakın neler söylüyor: " Kahraman Türk halkının başında Mustafa Kemal gibi bir deha olmasaydı Kurtuluş Savaşı bu şekilde kazanılamazdı bence. Biz Atatürk demeyiz, Kemal deriz o büyük dahiye. Mustafa Kemal, ezilen milletler için örnek bir kahramandır. Çin de 1920'lerde bir arayış içindeydi. Biz de Kemalizm gibi bir devrim yapalım diyorduk, olmadı. Büyük Atatürk'ün eskiden beri Çin'de özel bir yeri vardır, onun adı söylenince akan sular durur. 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu rejim değişti ama, yeni rejimin ilk ders kitabında Mustafa Kemal'in resmi ve yazısı yine yer aldı."



Sistem liderliğinin 20. yüzyılda dünyadaki en büyük, en değerli örneği olan büyük önder Atatürk'ü bir başka değerlendirme ile gündeminize getirmek istiyorum. Değerli araştırmacı Arnold M. Ludwig'in A.B.D.'de 2002 yılında yayınlanan " Zirvenin Kralları" isimli kitabını son yıllarda elime geçen en önemli kaynak olarak kabul ediyorum. Kitabın ABD' den temin edilip bana ulaşmasını sağlayan değerli büyüğüm Prof Dr. Bülent ATALAY’a, tercümelerde yardımını esirgemeyen (E) Tümamiral Ömer ESENTÜRK'e ve oğlum Kuntay ALPMAN’a teşekkürlerimi sunuyorum. Ludwig kitabında; 20. yüzyılda hükmedenlerin neden yönetmek durumunda olduklarını ve onları diğerlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu, 18 yıl süren araştırmalarıyla ulaştığı sonuçlara dayanarak okurlarına sunmaya çalışmış. Dünyanın tanınmış ansiklopedilerinden Britannica ve Americana'ya girmesi kabul edilmiş liderleri incelemiş. 20. yüzyılda görev yapmış 199 ülkeden 1941 lideri değerlendirmek İçin seçmiş. Bunlardan 377 lideri incelemeye değer bulmuş. Araştırması boyunca; gazete ve magazinlerden, internetten, ABD kongre kütüphanesinden, CIA yayınlarından, Lexus -Nexus Akademik yayınlarından, biyografi, anlaşmalar ve tezlerden yararlanmış. Özellikle Harris Lentz'in " Dünya Çapında Devlet Başkanları Ve Liderler" ansiklopedisi ve "Dünya Politikacıları El Kitabı" İsimli eserlerinden faydalanmış. Ludwig araştırmasını yazarken doğrudan bilgiler vermeye çalıştığını, politik değerlendirme uzmanı gibi davranmaktan kaçındığını, kendisini " insan tabiatını inceleyen bir öğrenci" olarak nitelediğini söyleyerek gerçek bir kalite örneği sergilemiştir.



Araştırmanın beni neden bu kadar ilgilendirip, heyecanlandırdığına gelince... Ludwig araştırmasının sonucunda 111 ülkeden 377 lideri incelemeye, değerlendirmeye ve yayınlamaya uygun bulmuş. Oluşturduğu yöntemle liderleri değerlendirdiği Politik Mükemmellik Skalasını daha sonra sizlere sunacağım. PGS Skoru olarak kısaltılan "Politik Mükemmellik Skalası Skoruna" göre değerlendirmeye uygun bulunan 377 lideri sıralamış. 1. sırada 31 puanla lider olarak Atatürk, ülke olarak Türkiye bulunuyor. Ardından gelen en yakın liderlerin aldığı puan ise 30.



Gün geçmiyor ki görsel ya da yazılı basında bir konuda daha ülke olarak sonuncu olduğumuzu belirleyen haberler çıkmasın. İstedim ki dünyada birinci olduğumuz bir konu gündemimize gelsin. İstedim ki çok önemli bir konuda birinciliğimizi bilelim, hatırlayalım ve hiç unutmayalım. İstedim ki tekkelerin, cüppelilerin kol gezdiği günümüzde, büyük kurtarıcı, gerçek devrimci, ulu önder Atatürk'ü başkalarının yorumuyla, başkalarının değerlendirmeleriyle izleyelim. Çember sakalın, şeyhin, şıhın, şalvarın, cüppenin daha da kötüsü şeriat mahkemelerinin hala bu ülkede gündem oluşturmasının utancını yaşayalım istedim Ve istedim ki o büyük insanın değerini bilemeyen, fark edemeyenlerin suratına şamar gibi çarpsın okudukları, o büyük devrimciye hak ettiği değeri vermeyen ya da veremeyenlerin beynine kazınsın eloğlunun değerlendirmeleri.



Ludwig, 20. yüzyılın liderlerini objektif olarak değerlendirmek için, daha önce uygulananlardan farklı bir yöntem geliştirmiş, daha önceki yüzyıllarda yaşamış çok tanınmış, ünlü liderlerin hangi özelliklerinin müşterek olduğunu araştırmış. Bu ölümsüz insanların başarı sırlarını belirledikten sonra, belirlediği standartları diğer büyük liderlerin değerlendirilmesinde altın standart olarak kullanmayı düşünmüş. Bu insanların hayatlarının ve başarılarının incelenmesinden sonra 11 müşterek standart belirlemiş. Tüm bu çabalar kendisine " Politik Mükemmellik Skalası" olarak adlandırdığı, güvenilir ve geçerli ölçeği vermiş. PGS skorunun belirlenmesinde esas alınan 11 standardı ve bunların derecelendirilmesini aşağıdaki şekilde yapmış.



I- HİÇ YOKTAN BAZI ŞEYLERE ULAŞMA
0 Yeni bir ülke yaratma yok
1 Yeni bir ülke yaratılmasına veya egemenliğe kavuşturulmasına kısmi katkı
2 Yeni bir ülke yaratma ve egemenliğe kavuşturulmasına etkili olmuş bir kaç liderden biri
3 Yeni ülke yaratan veya egemenliği sağlayan lider



II- GEÇMİŞE GÖRE DAHA FAZLA ŞEYLER KAZANDIRMA
0 Toprak kaybı
1 Toprak kaybı veya kazancı yok
2 Baştan toprak kazanıp, sonradan daha fazlasını kaybetme
3 Yeni topraklar kazanma



III-GÜÇLÜ KALMA (Gücü koruyabilme)
0 2 yıldan az
1 2 den çok 4 den az
2 4 den çok 8 den az
3 8 den çok 12 den az
4 12 den çok 16 dan az
5 16 dan çok



IV-ASKERİ NİTELİKLER
0 Savaş kaybetmedi
1 Savaşmadı
2 Savaştan kaçınıp, kesin zafer elde etmeme
3 Savaş kazanma



V- SOSYAL MÜHENDİSLİK
0 Yok
1 Mevcut yasalara ilave
2 Seçilmiş yasalar
3 Genel yasalar



VI-EKONOMİ
0 Kötü
1 Mevcudu muhafaza
2 Geliştirme
3 Büyük patlama yaratacak derecede iyi



VII-DEVLET ADAMLIĞI
0 Yok
1 Etnik ve dini konularda iyi
2 Bölgesel konularda iyi
3 Uluslararası konularda iyi



VIII-İDEOLOJİ
0 Yok
1 Halkı zorlamadan bazı seçilmiş alanlar
2 Halkı zorlayarak ancak orijinal olmayan alanlar
3 Orijinal ve halkı zorlayarak



IX-MORAL
0 Çöküşte
1 Çökmedi, fakat iyi de değil
2 İyi
3 Çok iyi



X- POLİTİK HAKİMİYET VE ŞÖHRET
0 İyi değil
1 İyi de kötü de değil
2 Hükümranlığının sonunda iyi
3 Çok iyi



XI-ÜLKE NÜFUSU
0 2 milyondan az
1 2 den çok, 10 milyondan az
2 10 dan çok, 25 milyondan az
3 25 den çok, 50 milyondan az
4 50 den çok, 100 milyondan az
5 100 milyondan fazla



Bu uzun yıllar süren çok ciddi araştırmadan kendimce belirlediğim bazı bulguları sizlerle paylaşmak istiyorum.



Görüldüğü gibi Arnold M. Ludwig, belirlediği standart lider niteliklerini 11 başlıkta toplamış ve 37 puan üzerinden değerlendirme yapmış. 31 puanla birinci olan Atatürk'ün kaybettiği 6 puanın ; ülke nüfusu (- 3 puan), ekonomi (-1 puan), sosyal mühendislik (-1 puan), güçlü kalma (-1 puan) gibi kriterlerden kaynaklandığını sanıyorum. Ülke nüfusu standardı o günlerdeki mevcut ülke nüfusunu esas aldığından 3 puanlık kayıp için yapılabilecek bir şey olmadığı görüşündeyim. Kaybedilen puanların nedeni olarak düşündüğüm diğer standartlar tartışılabilir. Ancak Atatürk'ün 3 puanı, ülke nüfusu nedeniyle kaybettiği kesin.



Değerlendirmeye alınan 377 lider içinde PGS Skalası skoru 25 ve üzerinde olan EN BAŞARILI LİDERLER’in sıralandığı liste bilgi edinilmesi amacıyla aşağıda sunulmuştur.







En başarılı 13 liderin göreve başladıkları yıllar esas alınarak değerlendirildiklerinde; % 84,6'sının 20. yüzyılın ilk yarısında göreve başlamış olmaları anlamlı bulunmuştur. Belki çok daha anlamlısı 20. yüzyılın 2. çeyreğinde ( 1925–1950 yıllan arasıgöreve başlamış en başarılı liderlerin oranının % 61.5 oluşudur.



20. yüzyılın liderleri değerlendirildiğinde ilk sırayı 31 puanla Atatürk'ün alması, tüm Türk'lerin gurur duyacağı, mutlu olacağı, içlerinin titreyip, gözlerinin dolup, göğüslerinin kabaracağı bir övünç nedenidir. Bu değerlendirmenin Amerika'lı bir araştırmacıya ait ve 18 yıllık çalışmanın eseri olması sonucu çok daha anlamlı kılmaktadır. Biz Türk'lerin; böylesine büyük bir lideri yeterince değerlendirip, onun öğretilerinden ve eserlerinden yeteri kadar yararlanıp yararlanmadığımızı sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde, tüm dünyanın kabul ettiği bu büyük lideri anlayamayan, hazmedemeyen, değerini bilemeyen az sayıda da olsa zavallıların varlığı çok üzücüdür.



Dikkatimi çeken, üzen ve şaşırtan bir gelişme; günümüzde yani 21. yüzyılın ilk yıllarında Çin'in kurucusu olarak bilinen ve Arnold M. Ludwig'in değerlendirmesinde Atatürk'ten sonra 2. sırada yer alan Mao Zedong’un tahtını dünyanın en zengin adamı Bili Gates'e kaptırmış olmasıdır. Çin'de Bili Gates Mao'yu devirdi başlığı ile verilen haber " Komünist Çin'in kurucusu da küreselleşme kurbanı oldu. Tarih kitaplarında Gates'in adı Mao'dan daha çok geçiyor" şeklinde devam ediyor. Haberin özeti ise şöyle: " Komünist Çin'in kurucu babası olarak anılan ve kendi komünizm anlayışıyla ülkeye damgasını vuran Zedong Mao, tahtını dünyanın en zengin adamı Bili Gates'e kaptırdı. 1980'lerden itibaren serbest piyasa ekonomisine geçen ve küreselleşmeye ayak uyduran Çin, Şanghay’daki okullarda lise tarih kitaplarını değiştirdi. Yeni kitaplarda Mao'nun sadece bir cümleyle, Gates'in ise sayfalarca anlatılması tartışma yarattı. Yetkililer, "öğrencileri gerçek dünyanın şartlarına hazırlamak lazım" derken, bazı tarihçilerse " Bu tarihimizi yok saymak" diyerek karşı çıkıyor.



Günümüz Türkiye'sinde büyük dahi Atatürk'ün yerini kimsenin alamamış olması, yerini almak bir yana, aynı kategoride değerlendirilen kişilerin bile söz konusu olmayışı, ulu önderin sistem liderliğindeki başarısının ve ulaşılamaz oluşunun kanıtıdır. Yapılan açıklamaya göre Anıtkabir'in ziyaretçi sayısı 2006 yılında 2005 yılını göre yüzde 100'den fazla artış göstermiştir. 2006 yılında Anıtkabir 8 milyondan fazla ziyaretçinin akınına uğramıştır. Bu durum Türk insanının ulu öndere olan saygısının ve bağlılığının giderek arttığının bir göstergesidir. Türkiye'nin her yüz yılda yeni Atatürk'ler yetiştiren bir ülke olabilmesi en içten dileğimdir.



Değerli araştırmacı Arnold M. Ludwig'in 18 yıl süren çalışmaları sonucu Atatürk'ü 20. yüzyılın en büyük lideri ilan edişi, İngiltere Başbakanı D. Lloyd George’un büyük önderimiz için söylediği şu sözleriyle birebir örtüşmektedir " Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi, çağımızda Türk milletine nasip oldu."



20. yüzyılın liderleri sıralamasında Atatürk'ün birinci sırada yer alması ne kadar gurur verici ise, değerlendirmeye layık bulunan lider sayımızın iki oluşu ve bu kadar az sayıda liderle Nijerya, Zaire, Uganda, Kamboçya, Kosta Rika, Endonezya, Haiti, Ürdün, Fas gibi ülkelerle aynı sayıda kalmamızda o kadar üzücüdür diye düşünüyorum.



10 ve daha fazla sayıda değerlendirmeye alınacak nitelikte lider yetiştiren ülkelerle, yetiştirdikleri lider sayıları aşağıda sunulmuştur.


ÜLKE YETİŞTİRDİĞİ LİDER SAYISI

İngiltere 20
Fransa 19
ABD 18
Avustralya 17
Japonya 16
Kanada 14
Rusya 12
Almanya 11
Filipinler 10
Yeni Zelenda 10



En çok lider yetiştiren 10 ülkeye bakıldığında yüz yılda yetişen lider sayısının çokluğu ile, ülkelerin gelişmişliği ve başarılı olmaları arasında doğru orantı bulunduğunu söyleyebiliriz. 1 ve 2 gibi çok az sayıda lider yetiştiren ülkelere bakıldığında ise, başarılı olduklarını ve geliştiklerini söylemek pek doğru görülmüyor.



Atatürk sanırım Türk halkını motive etmek, onurlandırmak, ulus ve millet bilinci vermek, birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla " Ne Mutlu Türk'üm Diyene" demiştir. Bende 20. yüzyılda yaşamış en büyük liderin ülkesinin bir ferdi olarak, o büyük insana duyduğum sevgi, saygı ve güvenin bir sonucu olarak diyorum ki ° Ne Mutlu Atatürk Türkiye'sinin Ferdiyim Diyebilen Ve Bu Felsefenin Gereğini Yapabilenlere."



Ludwig'in araştırmaları sonucu Atatürk'le ilgili olarak edindiği kişisel görüşlerinden bazı alıntıları sizlere sunarak sonlandırmak istiyorum.



"Atatürk en karizmatik ve dinamik liderlerden biridir."



"Atatürk, askeri güç kullanarak, demokrat ve laik Türkiye Cumhuriyetinin temellerini atmaya muvaffak olmuştur."



"Liderlerin bir kısmı " Sulh için savaş" sloganı ile yola çıkmışlardır. Bunlar De Gaulle, Tito, Churchill, Kemal Atatürk ve Roosevelt'tir.



"Atatürk'ün gerçekleştirdiği karizma dikkat çekicidir. Atatürk özel bir fiziki çekiciliğe sahipti. O bir odaya girdiğinde insanlar onun yüzüne bakmaya çekinirlerdi. O bir çocuğun elini sıktığında, çocuk onun elinin değdiği yerde bir şeyler kaldığını ve yıkarsa o etkinin gidebileceğini düşünür, bir kaç hafta elini yıkamazdı. Yaşlı bir köylü kadın, onu gördüğünde "keşke 17 yaşında olsaydım" demiştir.



"Atatürk, Türkiye denince akla gelen ve onunla bütünleşen bir idol olmuştur."
Feyzioglu
(şimdiye kadar 296 posta)
19.12.2007 16:17 (UTC)[alıntı yap]
rusya.tr.gg diorki


Tarihin en büyük manevi lideri kimdi?

Edward Gibbon, Thomas Carlyle ve Johann Wolfgang Goethe: İslam dininin kurucusu Hz. Muhammed (S.A.V.) birçok batılı aydınları hayret içinde bıraktı.

Dietrich Alexanderin kaleminden

Tarihin en büyük manevi lideri kimdi? Bu soruyu Chicago üniversitesinde bulunan amerikalı psikolog Jules Massemann 1974 yılında Amerikan "Times" dergisi için üç kriterle cevaplamaya çalıştı: Aradığımız lider liderliğini yaptığı kişilerin refahını düşünmeli, adamlarını kendilerini güvençli hissettikleri sosyal düzen kurmuş olmalı ve taraftarlarını bütün bir inanç sistemi ile beslemiş olmalı. Massermann hiç beklenmedik bir sonuca varmış: Bu ölçülere uyan gelmiş geçmiş en büyük lider "Muhammed (S.A.V.)" dir.

Masserman bu tez ile batılı Muhammed (S.A.V.) hayranlarının arasında yer aldı. Bu hayranlar listesi Johann Wolfgang Goethe’den George Bernhard Shaw’a kadar uzanır. Michael H. Hart’da bu listeye dahil. Astronom, matematikci, avukat ve satranç şampiyonu olan bu kişi 1978 yılında tarihi en çok etkileyen 100 kişiyi tespit eder ve der ki: "Muhammed´in (S.A.V.) tarihi en çok etkileyen kişi olarak kabul etmemizi gerektiren sebep dünyevi ve uhrevi etki alanını birleştirmesidir."

İslam peygamberinin batıda’da önder ve postmodern çağın süper yıldızı yapan unsur nedir. Muhammed’deki hayrette bırakan özellik o­nun insaniyetidir. Yüzyıllardır araştırmacıların, şairlerin ve diğer aydınların aşırı ilgisini çekmiştir. Halbuki bütün rivayetlere ve kaynaklara göre hiçbir insandışı özelliği yoktur. Hayatının çoğu kısmı normalin dışı olmamış. İslam dininin peygamberi ve kurucusu Muhammed (S.A.V.) miladi tarihine göre 570 yılında beni Kureyş kabilesinin içinde fazla etkisi olmayan haşim ailesine mensup olarak doğar. Babası Abdullah Muhammedin (S.A.V.) doğumundan önce vefat eder. Annesi Amine ise o altı yaşında iken vefat eder. Öksüz yetişir ve o­nda her hangi bir harika gözlemlenemez.

Kur'anın nuzulü ise o­nun 610 yılından itibaren müşrik toplumun içinde fark edilmeye başlamasına sebep olur. Kendi çevresini etkileye bilmesi için dünyevi bir çok özelliği olması gerekliydi ki etkili olabilsin. O aynı zamanda başarılı bir tüccar, kumandan, diplomat ve siyasetçi idi. Bu sıfatlar o­nu etkileyici bir kişi yapmıştır ki o­nun şeriatı sahabeleri için bir risk değil koruyucu olmuş.

632 yılında vefat ettiğinde basit bir öğretim ve her yaşam alanını düzenleyen bir nizam bırakmış. Geriye siyaset ve ordu açısından oturmuş ve batıda Fasa doğuda ise Endonezya’ya kadar uzanmaya başlayan teokratik bir devlet bırakmış. Muhammed (S.A.V.) sahabelerine moral açısından öyle bir üstünlük hissi vermiş ki şeriatı dünyaca önem kazanmış. Kendisi ise arka planda kalır. Batılı aydınlar neden hayranda kaldıklarını anlamak için o­nun hayatını, yaptıklarını ve Allah’a karşı ubudiyetini göz önünde bulundurmak lazım. O'­nun sadeliği, oturaklılığı ve gerçekciliği güce ulaşma hissi ile beraber o­nun Machiavelli, Clausewitz ve Bismarck gibi kişilerin özelliklerini cem etmesini sağlamış.

İskoçyalı tarihçi Thomas Carlyle "Peygamber olan Kahraman" adlı eserinde şöyle der: "Muhammed (S.A.V.) öyle bir büyük ruha sahip ki sadece samimi olmayla yetinmiyor." Yazar Sir George Bernhard Shaw Muhammed (S.A.V.) hakkında şunu diyor: "Bu fevkalade adamı inceledim ve benim fikrime göre hıristiyanların o­nu suçladığı hristiyan düşmanı olmaktan çok uzak. İnsanlığın kurtarıcısı demeden olmuyor". Shaw 1936 yılında da şunu ilave eder: "Eğer 100 sene sonra İngiltere ve Avrupada hakim olacak bir din varsa o din İslam dinidir."

İngiliz tarihciler Edward Gibbon ve Simon Oakley ‚History of the Saracen Empire (London, 1870) adlı eserlerinde şunları yazmışlar: "Muhammed (S.A.V.) hayatındaki başarıya sadece moral gücüyle ulaşmıştır." O'­nun şeriatının ilanı değil, derin etkileyiciliği hayret vericidir. Mahatma Gandhi 1924 yılında şu sonuca varır: "İslamiyet tarihindeki yerine kılınçla ulaşmamıştır dinin kolaylığı ve Peygamber Muhammedin (S.A.V.) mütevaziliği, verdiği söze çok ehemmiyet vermesi, arkadaşlarına ve sahabelerine karşı fedakarlığı bunun sebebidir."

Wolfgang von Goethe 23 yaşında peygamber Muhammedi (S.A.V.) övmüşter. İslam dinine ve kurucusuna karşı hayranlığı bu şairi ömrü boyunca bırakmamış. Goethe 70 yaşına ulaştığında Kur'anın tamamı peygambere indiği geceyi takva ile ihya etme fikrini uygulamak istediğini açıklıyor. Edebiyata "West-östlichen Divan" adlı eseriyle bir İslam simgesi koymuştur. Bu eseri ilan ettiği yazı’da Müslüman olduğuna dair şüpheleri reddetmediğini yazıyor.

Daha önce Cat Stevens olan Yusuf İslam "Moonshadow", "Morning has broken" ve "Wild World" adlı eserleriyle genç nesilleri baştan çıkarırken 30 yaşında İslamı seçti ve en önemli tebliğciler arasında bulunuyor. Malcom Little (Malcom X) 1948 yılında ceza evine düştükten sonra İslam ve Nation of Islam adlı kuruluş ile tanışır ve bu kuruluşa 1949 da üye olur. Kendisini felsefe ve tarih alanında audiodidakt olarak geliştirir. Hapishanedeki konuşmalarıyla hitabetini kuvvetleştirir ve Kuzey Amerika’da zenci müslümanların lideri olur.

Cassius Marcellus Clay Muhammed Ali adı altında en büyük başarılarını kutlamıştır. 22 yaşında dünya şampiyonu olduğu müthiş Sonny Liston karşılaşmasından sonra "Black Muslims" lideri Elijah Muhammad ve Malcolm X’ten etkilenerek kölelik ismini bırakır ve İslam dinini seçer.

95.000 ile 110.000 civarında alman asıllılar İslam dinini seçmiş durumdalar. Almanya´daki "Zentralrat der Moslems" adlı müslümanları temsil eden kuruluş Ayyub Axel Kohleri (1938 Stettin doğumlu, 1963 yılında İslamı seçmiş Nadeem Elyasın yerine başkan olarak seçti. Hukukçu ve yazar Abu Bakr Andreas Rieger "Islamische Zeitung" gazetesini çıkarıyor ve aynı zamanda Muslim Lawyersin başkanı. 1946 Chemnitz doğumlu Paul-Gerhard Hübsch 1969 yılında İslamı seçmiş (Eskiden Berlinde Komune 1 de eylemciymiş. Şimdi ise hem yazar hem de Almanyadaki ihvan-ı müslüm hareketinin basın sözcüsü.

İslamı seçen en meşhur alman ise hukukcu, diplomat ve yazar olan Murad Wilfried Hofmann´dır (1931 Aschaffenburg doğumlu).

1961-1994 arası diplomat olarak görev yapmış. Son yıllarında Cezayir ve Rabat´ta bulunmuş. 25 Temmuz 1980 yılında şunu not etmiş: "Bugünden itibaren müslümanım. Seçtiğim müslüman ismim Murad Ferttir. Hedefime ulaştım."

"Bu yazı 11 Şubat 2006 tarihinde Die Welt gazetesinde yayinlanmistir
can_bjk_18 (Ziyaretçi)
19.12.2007 16:51 (UTC)[alıntı yap]
tabiki en büyük m.kemal atatürk birde o en büyük beşiktaşlı
krmsr (Ziyaretçi)
19.12.2007 16:54 (UTC)[alıntı yap]
elbette ki HZ. MUHAMEED !!!!!
hopeless_event (Ziyaretçi)
19.12.2007 17:00 (UTC)[alıntı yap]
mustafa kemal atatürk diğerlerinin hep bi yerde hatası vardı ama o hiç hata yapmadı

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 508
Bütün postalar: 6156
Bütün kullanıcılar: 471
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
mukemmel.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol